Mutluluk nedir? " Mutluluk ozgurluk ve guvenin birlikte olmasidir". "Mutluluk bir ruh halidir, haz degildir" "Haz anliktir, bir stimulator gerektirir, mutluluk ise sonsuzdur ve bir ruh halidir".
Tanimlari insan bilinci ve beyni ile algilamaya calisinca baska anliyor, kalbi veya ruhu ile algilamaya calisinca baska. Aslinda ben bu merkezlere kalp veya ruh demek istemedim, ama beyin karsiti bir merkez aradim ve bulamadim. Beyin bir organ ama cok sey ifade ediyor bizim icin, ve bu bilimsel olarak ispatlanmis. Kalp ise bir pompa, organlara ve tum vucuda oksijen basiyor kan yolu ile. Ruh ise elle tutulup gozle gorunmeyen, vucutta bir yerde konumlayamadigimiz bir 'sey'.
Her neyse o beyin-olmayan, beynin-antitezi merkezle 'anlamak' bize ogretilen format, kalip, sablon, kural, norm ve her turlu yapi ve yapilanmanin disinda bir algilama ve anlama yolu. Beynin algilama yolu cok genis bir 'search', 'justification' ve 'logical deduction / induction' engine seklinde oluyor. Yani beynin anlamasi icin repository de bir birikim ve paradigma sart. Bu anlama bence bir konunun yillardir (bireysel yasamimizin yillari) katman katman biriken kurallar ve paradigmalar setinden gecirilip, Aristo mantigindan damitilarak yeni bir kurala erme prosesi. Yani soyle : beyin gecmis tecrubeleri, okuduklari , 'ogrendikleri' dogrultusunda cikolatanin haz verdigini 'biliyor', bu nedenle cikolatanin vucuda girdigi 'algilaninca' beyin bazi kimyasal salgilara komuta ederek elektriksel bir olay yaratiyor. Bu anda bizim 'dusunmemize' gerek yok, olaylar otomatik bir bicimde gelisiyor. Hadi daha karmasiklastiralim : ortada monte edilmesi gereken yeni aldigimiz bir mobilya var. Setin icinde semalar, talimatlar, ve belki de yardimci aletler var. Beyin yine dagarcigindaki mekanik, statik kurallar setini kullanarak okunan kodu bu kurallarla 'check' ediyor ve mekanik becerileri olan kisiler icin eylem emirleri veriyor. Bu durumda bir dusunme, analiz var. Her iki durumda da sinirli, lokal, kodlanmis ve konu spesifik bir information edinimi , bilgi uretimi veya dagarciktan retrieve edilmesi soz konusu.
Diger tur anlama , ki bu algilama kelimesi burda daha dogru, daha butunsel (holistic) bir olgu, sanki buyuk bir puzzle in parcasini yerlestirmek gibi ama puzzle hakkinda 'ogrenilmis' ve Aristo mantigindan gecirilmis bilgi olmaksizin. Bu durumda ne analiz var, ne mantik yurutme, ne de deduction / induction mekanizmasi devreye giriyor. Bu sanki ruhun (hadi ruh diyelim yeni jargon yaratmayalim) hatirlamasi. Sanki o durum / duygu algilaninca bir simsegin cakmasi, eski bir fotografin hatirlanmasi, bir parcanin yerine oturmasi. Kelimelerle ifade edilmemis, kurallara dokulmemis, paradigmasi olusturulmamis ve kodlanmamis bir bilginin farkina varmak. Bunun sonucunda daha bir aydinlik olmak, bilgelige bir adim atmak, bir adim ilerlemek. Ancak ne bu aydinlik, ne bu bilgelik ne de bu ilerleme beyninimizin kodlarla tanimladigi bir norm, bir durum. Bu nedenle mekanik, statik, elektrik, have durumu, psikoloji gibi bir domainle sinirli degil, yani lokal degil, yani, konu spesifik degil. Cunku bu evrene ait ve yuzyillardir zaten evrende var olan bir enerjinin, bilgeligin bir parcasi. Ve insanin 'anladigi' da onu zaten ait oldugu, ama ait oldugunu bilmedigi bir butune bir adim daha yaklasmasi.
'Ben bunu biliyordum, ama bu bilgi beynimde kodlanmis, kelimelere dokulmus, ifade edilmis degildi. Ben zaten yuzyillardir bildigim, beni cevreleyen ve benden buyuk bir butunun de farkinda oldugu bir noktayi hatirladim. Bunun icindir ki bu olguyu anladigimda kendimi daha butun, doymus ve bir adim ilerlemis hissediyorum'
Mutluluga gelince, ben hic dusunmemistim ozgurluk ve guvenin mutlulugu birlikte tanimlayan elementleri oldugunu, ama okuyunca 'anladim'. Kelimelere dokmemis oldugum ve dokmedigim icin beynimle veya bilincimle kodlu bir bilgi haline getirmemis oldugum bu tanimi algiladigimda bunu zaten 'ben boyle hissediyordum ve biliyordum' dedim. Ozgurluk ve guven benim ve mutlaka bircok bireyin hayatinin olmazsa olmaz iki unsuru. Ikisi de hayatim boyunca aradigim, oncelik verdigim, eksik olduklarinda kolum kanadimi eksik, yasam enerjimi dusuk hissettigim iki asset. Ikisini birarada oncelik ve gereklilik olarak hic dusunmedim, ama simdi anliyorum birbirlerini nasil butunlediklerini. Ve sonucta biraraya gelmelerini benim nasil algiladigimi , anladigimi. ilk bakista celiskili gibi iki kavram. Ozgurluk degisim arzusunu da icinde barindiriyor veya benim icin hep ortam degistirmek, baska diyarlara gitmek, mevcut durumdan uzaklasmak , baglarini koparmak demek. Ozgurluk deyince hep atlari ve kuslari hayal ediyorum, dogal ortamlarinda ama mekan degistirerek ve bunu kisitlama olmaksizin yaparak. Sinirlar yok, mahalle baskisi yok, karisan yok, kendi dogrularina gore. Kirilgan, ucari, riske acik. Ozgurluk bana hareketi, akisi ve degisimi ifade ediyor. Guven ise dusundugumde daha statukocu, kendine ve koklerine donusu simgeliyor, bulundugun ortama daha kok salmak, ve daha cok bag demek. Bir iliklik hissediyorum guven deyince, ayni zamanda saglamlik, yikilmazlik, robustness, kaya gibi, ayaklari yere saglam basan hatta baglanmis / koklenmis. Yani hep ayni state de, tutarli, degisim yok.
Bu algilarla bana zit durumlar gibi gelmisti, simdi aslinda zitliklari birbirlerini butunlemesi gibi 'goruyorum'. Ozgurluk icin guvenmek gerek, ozgurluk kendini korkusuz kilmaksa bu ancak kendine veya kendinde daha buyuk birsey, Tanriya, evrene, insanlara ve insanliga guvenmekle oluyor. Belki ozgurluk cekip gitmek degil , guvenmek de ayaklarini bir zemine baglamak degil. Belki iki kavram birbirini notralize ediyor. Bu degerler milyonlarca, milyarlarca yilin ogretisi olarak hucrelerimize islenmis belki, yani ruh bunu biliyor, beyin ise daha geriden gelerek anliyor. Beynin gormesi ile ruhun gormesinin arasindaki fark bu belki.
Tanimlari insan bilinci ve beyni ile algilamaya calisinca baska anliyor, kalbi veya ruhu ile algilamaya calisinca baska. Aslinda ben bu merkezlere kalp veya ruh demek istemedim, ama beyin karsiti bir merkez aradim ve bulamadim. Beyin bir organ ama cok sey ifade ediyor bizim icin, ve bu bilimsel olarak ispatlanmis. Kalp ise bir pompa, organlara ve tum vucuda oksijen basiyor kan yolu ile. Ruh ise elle tutulup gozle gorunmeyen, vucutta bir yerde konumlayamadigimiz bir 'sey'.
Her neyse o beyin-olmayan, beynin-antitezi merkezle 'anlamak' bize ogretilen format, kalip, sablon, kural, norm ve her turlu yapi ve yapilanmanin disinda bir algilama ve anlama yolu. Beynin algilama yolu cok genis bir 'search', 'justification' ve 'logical deduction / induction' engine seklinde oluyor. Yani beynin anlamasi icin repository de bir birikim ve paradigma sart. Bu anlama bence bir konunun yillardir (bireysel yasamimizin yillari) katman katman biriken kurallar ve paradigmalar setinden gecirilip, Aristo mantigindan damitilarak yeni bir kurala erme prosesi. Yani soyle : beyin gecmis tecrubeleri, okuduklari , 'ogrendikleri' dogrultusunda cikolatanin haz verdigini 'biliyor', bu nedenle cikolatanin vucuda girdigi 'algilaninca' beyin bazi kimyasal salgilara komuta ederek elektriksel bir olay yaratiyor. Bu anda bizim 'dusunmemize' gerek yok, olaylar otomatik bir bicimde gelisiyor. Hadi daha karmasiklastiralim : ortada monte edilmesi gereken yeni aldigimiz bir mobilya var. Setin icinde semalar, talimatlar, ve belki de yardimci aletler var. Beyin yine dagarcigindaki mekanik, statik kurallar setini kullanarak okunan kodu bu kurallarla 'check' ediyor ve mekanik becerileri olan kisiler icin eylem emirleri veriyor. Bu durumda bir dusunme, analiz var. Her iki durumda da sinirli, lokal, kodlanmis ve konu spesifik bir information edinimi , bilgi uretimi veya dagarciktan retrieve edilmesi soz konusu.
Diger tur anlama , ki bu algilama kelimesi burda daha dogru, daha butunsel (holistic) bir olgu, sanki buyuk bir puzzle in parcasini yerlestirmek gibi ama puzzle hakkinda 'ogrenilmis' ve Aristo mantigindan gecirilmis bilgi olmaksizin. Bu durumda ne analiz var, ne mantik yurutme, ne de deduction / induction mekanizmasi devreye giriyor. Bu sanki ruhun (hadi ruh diyelim yeni jargon yaratmayalim) hatirlamasi. Sanki o durum / duygu algilaninca bir simsegin cakmasi, eski bir fotografin hatirlanmasi, bir parcanin yerine oturmasi. Kelimelerle ifade edilmemis, kurallara dokulmemis, paradigmasi olusturulmamis ve kodlanmamis bir bilginin farkina varmak. Bunun sonucunda daha bir aydinlik olmak, bilgelige bir adim atmak, bir adim ilerlemek. Ancak ne bu aydinlik, ne bu bilgelik ne de bu ilerleme beyninimizin kodlarla tanimladigi bir norm, bir durum. Bu nedenle mekanik, statik, elektrik, have durumu, psikoloji gibi bir domainle sinirli degil, yani lokal degil, yani, konu spesifik degil. Cunku bu evrene ait ve yuzyillardir zaten evrende var olan bir enerjinin, bilgeligin bir parcasi. Ve insanin 'anladigi' da onu zaten ait oldugu, ama ait oldugunu bilmedigi bir butune bir adim daha yaklasmasi.
'Ben bunu biliyordum, ama bu bilgi beynimde kodlanmis, kelimelere dokulmus, ifade edilmis degildi. Ben zaten yuzyillardir bildigim, beni cevreleyen ve benden buyuk bir butunun de farkinda oldugu bir noktayi hatirladim. Bunun icindir ki bu olguyu anladigimda kendimi daha butun, doymus ve bir adim ilerlemis hissediyorum'
Mutluluga gelince, ben hic dusunmemistim ozgurluk ve guvenin mutlulugu birlikte tanimlayan elementleri oldugunu, ama okuyunca 'anladim'. Kelimelere dokmemis oldugum ve dokmedigim icin beynimle veya bilincimle kodlu bir bilgi haline getirmemis oldugum bu tanimi algiladigimda bunu zaten 'ben boyle hissediyordum ve biliyordum' dedim. Ozgurluk ve guven benim ve mutlaka bircok bireyin hayatinin olmazsa olmaz iki unsuru. Ikisi de hayatim boyunca aradigim, oncelik verdigim, eksik olduklarinda kolum kanadimi eksik, yasam enerjimi dusuk hissettigim iki asset. Ikisini birarada oncelik ve gereklilik olarak hic dusunmedim, ama simdi anliyorum birbirlerini nasil butunlediklerini. Ve sonucta biraraya gelmelerini benim nasil algiladigimi , anladigimi. ilk bakista celiskili gibi iki kavram. Ozgurluk degisim arzusunu da icinde barindiriyor veya benim icin hep ortam degistirmek, baska diyarlara gitmek, mevcut durumdan uzaklasmak , baglarini koparmak demek. Ozgurluk deyince hep atlari ve kuslari hayal ediyorum, dogal ortamlarinda ama mekan degistirerek ve bunu kisitlama olmaksizin yaparak. Sinirlar yok, mahalle baskisi yok, karisan yok, kendi dogrularina gore. Kirilgan, ucari, riske acik. Ozgurluk bana hareketi, akisi ve degisimi ifade ediyor. Guven ise dusundugumde daha statukocu, kendine ve koklerine donusu simgeliyor, bulundugun ortama daha kok salmak, ve daha cok bag demek. Bir iliklik hissediyorum guven deyince, ayni zamanda saglamlik, yikilmazlik, robustness, kaya gibi, ayaklari yere saglam basan hatta baglanmis / koklenmis. Yani hep ayni state de, tutarli, degisim yok.
Bu algilarla bana zit durumlar gibi gelmisti, simdi aslinda zitliklari birbirlerini butunlemesi gibi 'goruyorum'. Ozgurluk icin guvenmek gerek, ozgurluk kendini korkusuz kilmaksa bu ancak kendine veya kendinde daha buyuk birsey, Tanriya, evrene, insanlara ve insanliga guvenmekle oluyor. Belki ozgurluk cekip gitmek degil , guvenmek de ayaklarini bir zemine baglamak degil. Belki iki kavram birbirini notralize ediyor. Bu degerler milyonlarca, milyarlarca yilin ogretisi olarak hucrelerimize islenmis belki, yani ruh bunu biliyor, beyin ise daha geriden gelerek anliyor. Beynin gormesi ile ruhun gormesinin arasindaki fark bu belki.